Duygular Neden Önemli ve Onlarla Ne Yapmalıyız?
- theralifepsikoloji
- 5 Ara 2022
- 2 dakikada okunur

“Pek çoğumuz kendimizi hissedebilen düşünsel yaratıklar olarak düşünsek de biyolojik olarak düşünebilen hissel yaratıklarız.”
-Dr. Jill Bolte Taylor, Nörobilimci
Duygularınızı yeterince tanıdığınızı ve ifade ettiğinizi düşünüyor musunuz? Şu an nasıl hissediyorsunuz mesela? Kaygılı? Yorgun? Mutlu? Üzgün?
Biz insanlar, duygusal olmayı ya da duygularını ifade edebilmeyi sanki bir zayıflıkmış gibi algılıyoruz. Ya da duygusal olmak sanki sadece kadınlara veya çocuklara özgüymüş gibi düşünüyoruz. “O aşırı duygusaldır hemen ağlar.” “ Oğlum kız gibi ağlamasana, erkekler ağlamaz.” “ Ben aslında çok duygusalımdır ama belli etmem.” Bu cümleler kulağınıza ne kadar tanıdık geldi değil mi? Kim bilir hayatınız boyunca kaç kez bu tarz cümlelere ve değer yargılarına maruz kaldınız.
Oysaki herhangi bir duyguyu hissetmek bütün insanların deneyimlediği bir şeydir. Hepimiz mutlu oluruz, ağlarız, darmadağın oluruz, bazen çok korkarız ya da yeni bir şey deneyimlerken heyecandan ölecek gibi hissederiz. Sadece bazılarımız (hatta birçoğumuz) hayatımızın ilk yıllarında bu duyguları görmezden gelmeyi, yok saymayı, bastırmayı öğrenmişizdir ve bu yüzden de sanki aslında duygusuzmuşuz, sertmişiz gibi tanımlarız kendimizi. Ancak o duygu hep ordadır ve biz onu bastırdığımız sürece hayatımızın farklı alanlarında mutlaka kendini gösterir. Devam etmeden önce şu cümleyi zihninize kazıyın istiyorum: “İfade edilmeyen her duygu bastırılır ve bastırılan her duygu sonrasında sağlıksız tepkilerle kendini gösterir.”
Yapılan araştırmalara göre evrimsel süreçte hissetme yeteneği düşünme yeteneğinden daha önce gelişmiştir. Yani insanlar düşünmekten önce hissetmeyi öğrenmiştir. Duyguların hissedildiği mekanizma beynimizin en ilkel bölgelerine karşılık gelmektedir. Yani duygular, elimiz ayağımız kulaklarımız gibi vücudumuzun reddedemeyeceğimiz bir parçasıdır. Duygularımızı yok saymanın elimizi, ayağımızı yok saymaktan bir farkı yoktur.
Peki sizce neden hissetme yeteneği düşünme yeteneğinden önce gelişti?
Çünkü hayatta kalmak için duygulara ihtiyacımız vardır. Duygular bize ne zaman tehlikede olduğumuzu ve kaçmamız gerektiğini, ne zaman savaşmamız gerektiğini, neyin bize zarar verdiğini ve neyin bizi rahatsız ettiğini anlamamız açısından sinyaller yollar. “Duygular, vücudumuzun bizimle iletişim kurma ve bizi güdüleme aracıdır.”
Bazı duygulara ve işlevlerine bir göz atalım:
Korku: Bize kaçmamızı ve kendimizi korumamızı söyler.
Öfke: Kendimizi korumak için bizi yeniden savaşmaya iter.
Sevgi: Eşlerimizi, çocuklarımızı ve diğer insanları umursamamızı söyler.
Tutku: Bir şeye hayat vermek, yaratmak ya da onu icat etmek için bizi güdüler.
İncinme: Bizi bir durumu düzeltmeye iter.
Üzüntü: Önemli bir şeyleri kaybettiğimizi anlatır.
Şefkat: Bizi diğerlerine yardım etmeye yönlendirir.
İğrenme: Bir şeyden uzak durmamızı söyler.
Merak: Bizi keşfetmeye ve öğrenmeye yöneltir.
Gördüğünüz gibi her duygunun bir amacı vardır. Hem hayatta kalmamıza yardımcı olurlar hem de hayatı yaşamaya değer kılan zenginlik ve derinliği sunan bağlantıları beslerler.
Peki ya duygularımızı ifade etmezsek, bastırırsak ne olur?
Aslında bu çok açık uçlu bir soru. Duygular görmezden gelindiğinde birçok problemle karşılaşılabilir:
Bazı somatik problemler yaşayabilirsiniz. Bağ ağrısı, kas ağrıları gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
Yeme içmede bozulma, uyku sorunları, hafıza problemleri gibi yaşam kalitenizi düşürecek sorunlar yaşayabilirsiniz.
“Ortada hiçbir şey yokken” öfke patlamaları, ağlama krizleri ortaya çıkabilir.
Boş ve tamamlanmamış hissedebilirsiniz.
Yüzeysel ilişkiler yaşayabilirsiniz, insanlarla olan paylaşımlarınız derinlikten yoksun olur.
Tüm bu durumlardan kaçınmak için duygularımızı fark etmeyi ve ifade edebilmeyi öğrenmeliyiz. Rahatça “ Şu an çok öfkeliyim.” “Çok üzgünüm, bana böyle davranman kendimi böyle hissettirdi.” gibi cümleler kurabilmeliyiz. Bir sonraki yazımızda duygularımızı fark etmek ve ifade etmek üzerine konuşacağız.
Hazırlayan: Perna Erkol
Kaynak: Çocukta İhmalin İzi: Boşluk Hissi / Dr. Jonice Webb, Dr. Christine Musello
Comments